22 Eylül 2012 Cumartesi

Kadın Olduğum Gün - Roozi Ke Zan Shodam - The Day I Became A Woman


Kaç yaşında başlar kadın olmanın zorluğu? Ünlü yönetmen Mohsen Makhmalbaf'ın eşi Marzieh Makhmalbaf gözüyle, yani bir İran'lı kadın gözüyle bakalım bu kez kadın olmanın ne demek olduğuna.

"Kadın Olduğum Gün" her biri ayrı yaşı anlatan, 3 tane, farklı ama özünde aynı kısa öyküden oluşuyor. Ben buradayım diyor özgürlük. Bazen bir eşyadayım, bazen bir bisiklette bazen de küçük bir şekerde.



                                        İLK HİKAYE : HAVVA
Uyanıyorsun bir sabah. Dışarıda bekliyor arkadaşın dondurma yiyebilmek, oynayabilmek için. Kapanıyor kapılar. "Bugün doğduğun gün" diyorlar. "Sen artık 9 yaşındasın, kadın oldun, erkek arkadaşların olamaz" diyorlar. Ölçüp biçtikleri doğum günü hediyesi kara çarşaf. Hani yaşamak için şu kadar zamanın kalsa ne yapardın diye sorarlar ya, çocuk olmak için 1 saatin kalsa ne yapardın? İran'da külkedisi masalı gece 12'de bitmez. Bir çubuğun gölgesinin kaybolduğu zamandır eve dönüş zamanı.


Süre biter, bir el uzanır çocukluğunu senden alır. Ne lolipopa doymuşsundur ne de arkadaşın Hasan'a. Sen tutsaksın, kara çarşafın denizlerde özgür.



                                     İKİNCİ HİKAYE : AHOO
Genç kadınım artık. Bir kuş değilim belki. Zaten kuş olsam da bir avcı vurana kadardır özgürlüğüm. Kanat çırpar gibi çevirdiğim pedallarım var benim. Rüzgar her yüzüme vurduğunda hatırlıyorum yaşadığımı. "Şeytan icadıdır bisiklet" diyorlar. "Yanlış yolda ilerliyorsun çünkü doğru yol kocanın yanında olduğun yoldur" diyorlar. Yarışı bitirmek için çabalıyor Ahu. Hangi yarışın içinde bir tek o biliyor.


Geliyor atlılar. Boşuyor bir molla atı üstünde kocasından. Kocası, dedesi, babası, ağabeyleri . . . Kesiliyor yolu hep erkekler tarafından. Pes ettiriyorlar. Kazanan ne zaman kadın oldu ki Ahu kazansın?


                                       SON HİKAYE : HOORA
Yaşlandın işte ömrün bitiyor. Tüm sahip olamadıkların aklında. Geçmişin heveslerini satın almak için paran yetiyor da, geç kalmışlığın bedelini kim ödeyecek? Artık yürüyemeyen ayakların nereye koşar, ne için koşar? Her bir parmakta eksik kalmış sahiplik. "Bu yaştan sonra ne yapacaksın bu eşyaları" diyorlar. Onlar için kolay olanın Hoora için bir zamanlar ne kadar zor olduğunu bilmiyorlar.



Yeni yaşam için tüm eşyalara ve hayata özgürlük. Belki bir nebze de olsa kapanacaktır o gözler artık huzurla.


İLGİNÇ BİR KARE : Filmin ilk sahnesinde oynayan kadınların yüzünde, daha önce izlediğim hiçbir İran filmde rastlamadığım ve araştırmalarımda bulamadığım bir şey takılı. Çarşafın altında da olsa çekiciliklerini önlemek amaçlı mıdır bu takma kaş ve bıyık? Yoksa erkekliğin simgesi bu maske ile biraz da olsa özgürleşiyorlar mı? Ya da tamamen bu tahminlerim dışında bir göz yanılmasıdır. Belki de çarşaf altına takılan bir çeşit düzenleyicidir ama ilginç olduğu kesin.


19 Eylül 2012 Çarşamba

Kertenkele - Marmoulak - The Lizard


Dram yüklü filmlerin ardından bir molaya var mısınız? O halde Kamal Tabrizi'den bir İran komedisi karşınızda.

İnsan sadece insan olduğu için saygıya layıktır, güzel kıyafetler ona değer katmaz . . . Maalesef bu kural yerini, dünyanın neresine giderseniz gidin, hangi inanca sahip olursanız olun hep geçerli olacak "Ye kürküm ye" kuralına bırakır.
İran'da suçlu olmak nasıldır? Lakabınız kertenkele ise sıradan olmayacağı kesin. Hırsız Rıza işlemediği! suçtan ötürü hapse atılır. Mahkumları idaresi ile cennete sokacağını iddia eden hapishane müdürü işleri zorlaştırır. Kertenkele Rıza, kolunu kestiği için hastaneye yatar ve aynı odayı paylaştığı mollanın kıyafetlerini çalarak hapishaneden kaçar. Amacı sahte pasaport ile sınırdan kaçmaktır ancak işler hiç de planladığı gibi gitmez. Sınır köyünün imamı yoktur ve Rıza, bu köyün hevesle imam bekleyen sakinlerinin arasına düşer. Sorun şudur ki, Rıza ne namaz kılmayı bilir ne de dini bilgilere vakıftır. Cemaatin dört gözle beklediği vaazlar bizim için eğlenceye dönüşür.



Kertenkele Rıza'yı kandırırsan sonucu kötü olur. Molla kıyafeti ile bindiği arabanın genç şoförü, onun nüfusunu kullanarak geç kaldığı yere yetişmek için ters yola girer, polisleri atlatır. Rıza gitmek istediği yönde olmadığını fark ettiğinde ise genç adam yanlış anladığını söyler. Molla edasıyla sorun olmadığını söyleyen Rıza  "Annem elimden tutup bana yürümeyi öğretti" der ve arabadan iner. Elinde kandırılmanın bedeli şoförün cüzdanı vardır.


Hiç kıyamaz, kadınlara şiddeti kınar. Sahte hocamız aşk peşinde :)

Hoca dediğin her zaman kontrol edendir. Secdede cemaat itina ile gözlemlenir :)

Soru    : Hocam Kuzey Kutbu'nda 6 ay gece 6 ay gündüzdür. Namazları nasıl kılacağız orada?
Cevap   : . . . Kuzey Kutbu'na otobüs bileti almış da hemen yola çıkacakmış gibi bakıyorsun. Bu konuda alimler arasında ihtilaf vardır. Bazıları Müslümanların oraya gitmemesi gerektiğini söyler. Soğuk hava bizi rahatsız eder.
TV'de izlediği bir programdan esinlenen Rıza vaazını örneklendiriyor. "Bugün Pulp Fiction filminden söz etmek istiyorum. Evet film Tarantino birader tarafından çekilmiş. Kendisi büyük Ehl-i kitap sinemacılarındandır"

Klişe bir sözdür "eğlendirirken düşündürmek" ama bu film için en uygun tanım sanırım yine bu olacak.  Örneğin, "İnsanları zorla cennetlik yapamazsın sevgili kardeşim. Öyle sert itiyorsun ki, öte taraftan cehenneme düşecek neredeyse" Rıza'nın en eğlenceli, aynı zamanda en akıllıca laflarından biridir.

Filmin ilginç bir özelliği, gösterime girdikten hemen sonra dini konulardaki yanlış yönlendirmeler, alaycı tavır ve saldırganlık sebepleri ile yasaklanmasıdır. Oysa filmin başlangıcında ve bitişindeki kilit cümle dikkate alınsaydı kim bilir belki de yasağa engel olabilirdi. "İnsanların sayısı kadar Allah'a ulaşmanın yolları vardır, Allah'a giden yol her zaman açıktır"

Söğüt Ağacı filminden tanıdığımız Parviz Parastui değil de başka bir aktör bu filmde oynasaydı belki de Kertenkele Rıza'yı bu kadar benimsemeyecektik. 
Filmin en eğlenceli karakterlerinden biri de ilginç soruları ile (Uzayda ibadet nasıl yapılır) bizi güldüren, Rıza'yı ters köşe yapan Mücteba (Cyrus Hemati). Elinde her zaman hazır tuttuğu kalem-kağıdı ile saf, öğrenmeye aç genci canlandırıyor. 

Filmin sonunu her zamanki gibi size bırakmak istiyorum ama bu filmi izleyen birçok kişi gibi sonunda söylenen Azeri şarkının benim de dilime dolandığını itiraf etmeliyim. Erkan Can da dahil bu şarkıyı seslendiren tüm sanatçılar filmdeki naif sesin tadını vermiyor. İşte size "Küçelere Su Serpmişem"

17 Eylül 2012 Pazartesi

Zeytin Ağaçları Altında - Zire Darakhatan Zeyton - Through The Olive Trees


Ne kadar ısrarcı olursunuz kendinizi sevdirmek, kabullendirmek için? Köker Üçlemesi'ne serinin son filmi olan Zeytin Ağaçları Altında ile veda ediyoruz.

Abbas Kiarostami bu filmde, Ve Yaşam Sürüyor filminin nasıl çekildiğinin merakını da gideriyor. Hani hep gerçeklik payından şüphe ettiriyor ya, işte bu bize kanıt oluyor. Film içinde film, filmde 3 yönetmen.



Serinin 2 . filminde depremin ardından evlenen çifti hatırlarsınız. Hüseyin sevgisine karşılık alabilseydi, belki de gerçek olacaktır rol yaptığı sahneler. . .  Yönetmenin (Mohamad Ali Keshavarz), Ve Yaşam Sürüyor için oyuncu seçimleri ile başlıyor film. Her şey olabildiğince yolunda giderken, Hüseyin ve Tahire'nin sahnesinde işler karışıyor. İnatçılık, tekrar tekrar sahne çektirtiyor, karşılıksız aşk işi yokuşa sürüyor ve film evlenmek isteyen gencin hikayesi oluyor.


EN BEĞENDİĞİM DİYALOG : Hüseyin fakir ve cahil olduğu için Tahire ile evlenememektedir. Yönetmen ona yolda karşılaştığı başka bir kızı beğenip beğenmediğini sorar. Hüseyin kızı istemez çünkü kız cahil bir köylüdür. 

Hüseyin     : Evlenip çocuğum olduğunda karım da benim gibi cahil olursa çocukların ödevlerine kim yardımcı olacak? 
Yönetmen   : Yani onu cahil olduğu için istemiyorsun öyle mi? Tahire de seni aynı nedenle istemiyor.
Hüseyin     : Eğer okuyanlar cahillerle, zenginler fakirlerle evlenirse daha iyi olur, böylece herkes birbirine yardım etmiş olur.
İLGİNÇ KARE : Çekim ekibi ile kalan Hüseyin bütün gece sahnesini, Tahire ile olan sorununu düşünmekten uyuyamaz. Sabah olduğunda onu bu haldeyken yatağından kaldırmak epey zor olacaktır.
Zeytin dalı barıştır, zeytin ağaçları yakarış. Anlatırsın, çabalarsın, cevap bekler alamazsın. Koşarsın peşinden tükenmeyen cümlelerinle. Her yeni kelimede umut dolar içine. Bu sefer konuşacak dersin de yine sessizlik çıkar karşına.

                         "Biz de herhangi biri kadar iyiyiz".

Durma noktasına gelecek kadar yavaş, tekrar sahnelerinin fazla olması sebebi ile sıkıntılı bir film olsa da Hüseyin'in yönetmen ve Tahire ile olan diyalogları kalıcı ve etkili oluyor.