26 Ekim 2012 Cuma

Elly Hakkında - Darbareye Elly - About Elly

"Doğru söylediğin zaman kimse inanmayacak. İşte, yalan söylemenin cezası budur"

Asghar Farhadi'nin, Oscar ödülü aldığı "Bir Ayrılık" filminden önce çekilen, 2009 yılına ait filmi Elly Hakkında'yı izlemek ve paylaşmak istedim bugün.

Basit bir yalan ya da gizlenen bir gerçekle yürünen yolun sonu uçurum ise, ayağın kayıp düşmemesi mümkün müdür? Ya beraberinde sürüklenen kayaların paramparça olmaması?


Yakın arkadaş olan 3 çift, bekar bir erkek, bu erkekle tanıştırılmak istenen genç bir kadın ve çocuklarla çıkılan kısa bir tatil. Sepideh, çocuğunun öğretmeni Elly'yi, Almanya'dan eşinden boşanarak gelmiş yakın arkadaşı Ahmet ile tanıştırmak için bu tatilin mimarı olur. Deniz kenarında kiraladıkları villaya yerleştiklerinde işbirlikleri, uyumlu tavırları ve eğlenceleriyle çizdikleri mutlu tablo, küçük Arash'ın boğulma tehlikesi geçirmesi ile tersine döner. Elly bir anda ortadan kaybolur. Arash'ı kurtarmaya çalışırken boğulmuş mudur yoksa en başından beri takındığı huzursuz tavrına sebep sessizce gitmiş midir? Cevapları ararken ortaya çıkan yalanlar, yalanları kapatmak için kurulan yalanlar, yalanlarla kurtarılmaya çalışılan hayatlar. 







Ahmet'in eşinden neden ayrıldığını sorar Elly. Hikaye basit olsa da sebebi büyüktür. Filmin parçası olan diyalog, filmin bütünüdür.

Elly      : Neden ayrıldın?
Ahmet : Bir sabah uyandık, duş aldık, kahvaltı yaparken dedi ki; "Ahmet, kötü bir son, sonsuz umutsuzluktan iyidir".

Eşyalarını ardında bıraktığı için, Elly'nin boğulmuş olacağına daha çok inanırlar. Umut hayal kırıklığına, güneş bulutlara, renkler de griye bırakır yerini.






Çıkagelir nişanlı. Aslında hep vardır da yalanlarla gizlenir varlığı ve yine yalanlar ortadan kaldırır yokluğunu. Onun gerçeği ölüm değil sevilmek ve bilinmektir. Hatırlamak istediği son şey Elly'nin cansız bedeni değil, onun tarafından sevildiğini bilmektir. Bu yüzdendir öldüğünü kabullenmesi. O, inanmak istediği şeyin peşindedir sadece.

Sepideh'in küçük yalanıyla başlayan hikaye tek gerçekle son buluyor gibi gözükse de Farhadi yine bizi senarist olarak bırakıyor ve noktayı kendi senaryomuzla koyuyoruz.

Yönetmenin "Bir Ayrılık" filmine ilk yazımda yer ayırmıştım ve İran sinemasının alışkın olduğumuz tarzının dışında, Hollywood filmlerine yakın tarzda olmasından dolayı, olumlu görüş belirten birçok izleyici ile aynı fikirde olmadığımı söylemiştim. Aynı görüşe "Elly Hakkında" filmi için de sahibim.

Benim olumsuzluğum asla filmin, oyuncuların, senaryonun vs kötü olmasından değil (aksine hepsi son derece insanı içine çeken bütünlükte), o aşina olduğum İran kültürünün tadını bu filmlerde alamayışımdır. Dram yükü, kadın-çocuk ağırlığı, gelenekler, inanç . . . Eksiklikleri bana İran Sineması'nın dışında bir film izlettiriyor sanki.

Filmdeki iki ilginç noktaya değinmeden olmaz. İlki, Elly'nin gerçek isminin ne Sepideh ne de nişanlısı tarafından bilinmemesi. İkincisi ise (belki de bazı izleyicilerin hayal gücü çok kuvvetlidir), yurt dışı kaynaklı kritiklerde ve yorumlarda ortaya çıkan "about elly" (Elly hakkında) / "about a lie" (yalan hakkında) benzerliğidir.

Oyucuların birçoğunun yeteneğine, paylaşmış olduğum filmlerde şahit olduk. Ahmet'i, Peyman'ı, Shohreh'i Bir Ayrılık filminden, Sepideh'i Şirin, Yarım Ay'dan tanıyoruz. 









18 Ekim 2012 Perşembe

Kaplumbağalar da Uçar - Lakposhtha Parvaz Mikonand - Turtles Can Fly


Zor oldu bu yazıya başlamak. Nereden başlasam, hangi birini anlatsam dedim yutkunmakta zorlanırken. Tüm dram filmleri bir kenara,  Kaplumbağalar da Uçar'ı başka bir kenara koydum. Derin bir nefes aldım, Bahman Ghobandi'ye söylendim böyle bir film nasıl yapılır diye. 

Bir salon dolusu insanla izlemek istedim. Hisleri paylaşmak, duygularının yüzlerine yansımasını görmek istedim. Film bittiğinde bakışıp, sadece susmak istedim.


Sen de uçmak istersin herkes gibi. Kanatların olsa, yükün ağır. Yük olsa da kabuğun, terk edemezsin. Evindir, parçandır. Atsan kabuğunu bir köşeye döner, yine sığınırsın. 



Kuzey Irak-Türkiye sınırında bir köy, ABD-Irak savaşını bekleyen halkın içinde yüzlerce çocuk. Hepsinin ayrı hikayesi var ama Agrin'inki bambaşka. "Halepçeli kız" diyorlar ona. Katliamda uğradığı tecavüzün ardından anne olmuş 14 yaşında bir çocuk. Utanıyor, kabul edemiyor küçük kör yavrusunu. Gitmek istiyor çocuğunu ardında bırakıp. Kurtulmak istiyor kötü anılarından. Gidemediğinden aklında intihar sürekli. Kollarını kaybetmiş, geleceğe dair rüyalar gören abisi Hengov'dan başka kimsesi yok. Bir de yaşına bakmadan köyün kralı olmuş Uydu var tabi.. Kuruyor, düzenliyor, yönetiyor, tüm bunların arasında Agrin'e aşık oluyor. Savaşın ortasında kendine, aşkın sorumluluğunu yüklüyor. 



Lakabı Uydu, görevleri çok. Savaşın televizyondan takip edilmesi için uyduyu kurmak, tüm çocukların başına geçip tarladaki mayınları temizleyerek para kazanmak-kazandırmak, birkaç kelime bildiği İngilizcesi ile savaş tercümanlığı yapmak. Kısacası tüm köyü çekip çevirmek. Bazen gaz maskesi dağıtır, bazen hoparlörden savaş zamanını söyleyip tüm halkı tepede toplar, bazense silah pazarlığı yapıp çocukları savaşa hazırlar. Her yerde o vardır,  her kural ondan çıkar. 






Kayda değer öyle çok diyalog var ki sığdırmak mümkün değil. Tek başlarıyla anlam ifade etmiyor, bütün resme bakmanız gerekiyor. 

Uydu mayının patlamasıyla sakatlanmıştır. Evinde uyurken haber gelir. Saddam devrilmiş, Amerikalılar köye girmiştir. Uydu'nun küçük hayranı Şirkooh elinde hediye ile gelir.  "Saddam'ın kolu (yıkılan heykelinden arta kalan), senin için. Çok önemli dediler, onu almak için tüm mayınlarımı sattım". Uydu'ya sürekli sorduğu İngilizce kelimelerle anlaşmıştır askerlerle. Şirkooh duygusal, Şirkooh iyi dost.


Bahman Ghobandi yine gülümseten sahneler serpiştirmiş filmin aralarına. Duygu sömürüsü yapmadan çok şey anlatmış. Savaşın çocukları kolsuz, bacaksız. Ama hep mutlu hep umutlu hep çocuk. 

Çocuk olmaktan çıkıp, sırtındaki kabuğun ağırlığını taşıyamadığı için özgürlüğüne kavuşamayan ama ruhunu özgürleştiren Agrin'le de başka bir pencereden baktırmış. 

Savaş, hem son hem başlangıç. Ölüm gibi.





Biraz torpil geçmiş olabilirim bu filme ama hak etmiyor değil. Son olarak final sahnesine ait film müziğini de paylaşmak istedim. 


16 Ekim 2012 Salı

Sarhoş Atlar Zamanı - Zamani Baraye Masti Asbha - A Time For Drunken Horses


Hayatta kalmakla ilgili tüm bildiklerinizi unutturacak bir Bahman Ghobadi filmi var sırada.

En çaresiz hissettiğiniz anı, en üşüdüğünüz zamanla birleştirip düşüneceksiniz. Kıştan nefret edeceksiniz. Yoksulluktan, uzaklıktan, çaresizlikten, en kötüsü hepsinin bir arada olmasından nefret edeceksiniz.


İran'da, Irak sınırına yakın bir köyde yaşayan 5 kardeşin mücadele etme öyküsüdür Sarhoş Atlar Zamanı. Uzun süredir annesiz yaşadıkları yetmiyormuş gibi bir de babasız kalırlar geçim uğruna. Eyüp'tür artık ailenin reisi. Daha 12 yaşındadır ama öylesine ağır yükü vardır ki çocuk dedirtmez kendine. Engelli kardeşi Madi ölmek üzeredir ve ameliyat olması gerekmektedir. Eyüp'ün yapabileceği tek şey çalışarak ameliyat parası kazanmaktır ama kısır olan bölgede bu hiç de kolay değildir. Babası gibi kaçakçı olmaktan başka şansı yoktur. Küçük bedeni ile ağır yükleri sırtlanarak Irak'a kaçak mal taşıyanlara katılır.





Karın tadını hangi çocuk merak etmez ki? Unutulmuş çocuklukta kar, ilaç yutmak için araç olur.

Eller vardır; kartopu oynaması gereken ama oynayamadan üşüyen, küçücük ciğerlerden çıkan nefesle ısınan. Eller vardır, tek çarenin dua olduğunu bilip gökyüzüne kaldırılan.


Katırların, atların zorlu yolları aşabilmeleri için ayakta kalması gerekir. Soğuk havaya dayanmak için gerekli olan şey içkidir! Daha soğuksa daha fazla içki.



Hayalin ne küçük adam? 



Gelin olmak, ardında kardeşlerini bırakarak . . . Rojin, Madi'yi tedavi etmeleri şartı ile evlendirilir. Ağlar Eyüp arkalarından. Sarı montlu kahraman katırla bir yükmüş gibi gider ama gittiği yerde kabul edilmez. 



 Eyüp, Rojin, Emine, Madi. Hepsi yaşıyorlar, hepsi bu hayatın parçası. Kurguyu izlesek de biliyoruz ki bir yerlerde gerçekten varlar. Bu küçük kahramanlar, kusursuz oynadıkları rolleri için ayakta alkışlanmayı hak ediyorlar. Filmin sonu tabi ki yine sizin.